Type Here to Get Search Results !

D.B. Ortadoğu Ünite 1-7 Özet

DÜNYA BÖLGELERİ: ORTA DOĞU ÖZET
Orta Doğu olarak adlandırılan bölgede yer alan ülkeler İran, Irak, Umman, Yemen,
Arabistan, Ürdün, Suriye, Katar, Türkiye, Kıbrıs, İsrail, Lübnan, Filistin, Birleşik
Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn, Mısır, Afganistan, Pakistan, Tunus, Cezayir,
Libya, Sudan, Fas’tır.
Orta Doğu’da Güneybatı Asya teriminin kullanılmasını savunan
coğrafyacılar sınırları çizerken ülkeyi Mısır’ın içine katmaktadır.
1. ÇEVRESEL TEMELLER
Orta Doğu nedir ve nerededir? sorusuna verilebilecek cevaplar şunlardır:
Orta Doğu terimi, kültürel bir alanı ifade etmektedir.
Kesin sınırlarını belirlemek zordur.
Bazı araştırmacılar “Orta Doğu” terimini Avrupa merkezli olarak ifade edildiği için
eleştirmektedirler.
Bölge yalnızca Batı Avrupa’ya göre doğudadır; bir Hintliye göre batıda, bir Rusa
göre güneyde bulunur.
Orta terimi, tanımlardaki değişim ya da artık kullanılmamaları nedeniyle oluşan
karmaşayı da ifade etmektedir.
Günümüzde Arabistan Yarımadası etrafında kümelenmiş, kuzeyde Türkiye’den
doğuda İran ve Irak’a kadar uzanan ülkeleri kapsar.
Bölge için Yakın Doğu, Arap Asyası, Önbatı Asya gibi terimler de kullanılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, İngilizce’de Balkanlar’dan ve Osmanlı
İmparatorluğu’ndan bahsedilirken
Yakın Doğu terimi kullanılmıştır.
1.1. Jeolojik Yapı
Orta Doğu, jeolojik yapı bakımından iki ayrı üniteden meydana gelmiştir. Bunlardan
güney yarısında bulunan ünite
Arap Platformu, kuzey yarısında bulunan ünite Kıvrımlı
Bölge (Yüksek Saha)’dır.
Günümüzde Arap yarımadası olarak tanınan kara parçası
jeolojik geçmişi yönünden çok eski bir kara kütlesidir; geniş anlamda Pre-Kambrium’da
meydana gelmiş eski bir kıta çekirdeği özelliği taşımaktadır. Buna karşılık, kuzeydeki
Yüksek Saha’nın jeolojik yaşı çok daha yenidir. Bölgenin güney yarısında yer alan Arap
Platformu ile kuzey yarısında yer alan Kıvrımlı Bölge (ya da Yüksek Saha) arasındaki
bölüm
Geçiş Zonu olarak bilinir.
1.2. Morfolojik Özellikler
Orta Doğu üç ayrı morfolojik ünitenin sınırları içinde kalmaktadır:
1-Yüksek Saha: Bölgenin kuzey ve kuzeydoğusunda kalan kısmında, coğrafi
görünüme genç kıvrımlı dağ sıraları ile yükselmiş relief şekilleri egemendir. En önemli
coğrafi faktör
yükseltidir.
2-Arap Platosu:
Bütünüyle eski ve devamlı aşınmaya uğramış bir özelliğe sahip olan bu
bölüm, kuzeydeki kıvrımlı bölgede hemen hiç bulunmayan morfolojik şekillere sahiptir.
Kuzeyin en belirgin özellikleri olan kıvrımlar ve yüksek dağ sıraları ile dinamizm, Arap
Platosu’nda yerlerini alçak platolar ve ovalar ile statik yapıya bırakmışlardır.
3-Geçiş Zonu: Geçiş Zonu bir yandan Alpin sistemin dinamizmi etkisini göstermiş diğer
yandan da Arap Platosu’na nazaran çok daha fazla denizlerin altında kalmıştır.
2. ÇEVRESEL TEMELLER (DEVAM)
2.1. Dağlar ve Depresyonlar
Orta Doğu kuzeyde, doğudan batıya iki büyük sistem tarafından geçilmektedir:
Alplerin Kuzey Kolu ve Alplerin Güney Kolu. Alplerin kuzey kolu olarak adlandırılan
kıvrımlar aslında en batıda Karpat Dağları’ndan başlar; Türkiye’de Karadeniz Sıradağları
ile devam eder. Daha sonra Kafkaslar, Elbruz Dağları, Kopet ve Parapamisus Dağları ile
Pamir’e ulaşır. Karadeniz Dağları Türkiye’nin Batı Karadeniz bölümünde
Köroğlu Dağları,
Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde Doğu Karadeniz Dağları adıyla anılır. Daryal
Geçidi,
Kafkaslar üzerinde yer alır. 5.669 m yüksekliğindeki Demavent Zirvesi, hangi
dağ sıraları ise
Elbruzlar üzerinde bulunur?
Alplerin Kuzey Kolu Hazar Denizi’nin güney kenarı boyunca doğuya doğru uzanır.
Alplerin Güney Kolu (Dinaridler), Avrupa kıtasındaki çeşitli parçalarından sonra,
Türkiye’de Teke Yöresi’nde Batı Toroslar şeklinde belirirler. Batı Toroslar; Teke Yöresinde
kuzey-güney, Taşeli Yöresi’nin batısında kuzeybatı-güneydoğu,
Taşeli Yöresi’nin doğusunda kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanır.
Alplerin Güney Kolu’nda Zağros sisteminin doğusunda ise Fars Dağları yer alır.
2.2. Ovalar
Bölge ovalarını oluşumlarına ve günümüzdeki görünümlerine farklı gruplara ayırmak
mümkündür:
1- Yüksek Saha’da ve onun Ara Bölge’si içinde yer alan ovalar; Bu ovalar gerçek
görünümleri ile İç Anadolu’da ortaya çıkarlar ve Merkezi İran’a kadar kompartımanlara
ayrılmış bağımsız şekiller halinde uzanırlar. Yüksek Saha’da ve onun Ara Bölge’si içinde
yer alan ovalar grubunda yer alan ovaların en önemlisi
Konya Ovası’dır.
2- Yüksek Saha’da yer alan ülkelerin kenar bölümlerinde yer alan ovalar
; Bu
ovaların çoğu daha yeni şekillerdir ve oluşmalarında tektoniğin rolü büyüktür. Genellikle
Yüksek Saha bütünüyle yükselirken kenar bölümlerde kırılmalar olmuş, bunun sonucunda
grabenler meydana gelmiştir. Çöküntü alanları vadileri meydana getirmiş, her bir vadi
içine yerleşen akarsu şebekesi taşıdığı birikim maddeleri ile çukurları doldurarak
günümüzün vadi ovalarını yaratmıştır. Bu ovaların en zengin örnekleri Türkiye’de,
Marmara ve Ege bölgelerinde görülmektedir. Özellikle Adapazarı, İnegöl, Yenişehir, Bursa,
Apolyont ve Manyas ovaları bu şekilde meydana gelmişlerdir.
3- Diğer farklı ovalar; Orta Doğu’da daha farklı karaktere sahip ovalar da
bulunmaktadır. Bunlar üç bölgede yer alırlar: kuzeyde Kura Depresyonu, Türkiye’de
Çukurova ve Mezopotamya Ovası.
2.3. Çöller
Orta Doğu’da kurak alanlar 5 milyon km2’den fazla alan kaplar. Çöller birçok kritere göre
-klimatik, ekolojik ya da hidrografik- tanımlanabilmektedir. Örneğin yalnızca yağış esasına
göre, Orta Doğu çölleri “tümünde yağışın 250 mm’nin altında olduğu alanlar” olarak
tanımlanabilir. Orta Doğu’da 12 ayın da yağışsız geçebildiği ve yağış buharlaşma oranının
çok yüksek olduğu dört yer “çok kurak” olarak tanımlanmaktadır: Güney Arabistan’da
Rub’ül Hali; Aden yakınında kıyı; Sina Yarımadası’nın güneyi; ve, İran’ın doğusu. Orta
Doğu’da en büyük çöller Arap Platosu’nda bulunur. Fakat platonun en kuzeyinde yer alan
çöller, İran’ın kuzeydoğu bölümüne denk gelen iç bölgelerde yer alır. İran’ın yaklaşık
1/6’sı birbirinden ayrı çöllerden meydana gelir.
Büyük Nefud Çölü’nü daha güneyde susuz ve bitkisiz Küçük Nefud Çölü (Dahna) izler.
Rub-ül Hali Çölü (Güney Kum Çölü), Arap Platosu’nun kuzey bölümünde
Küçük Nefud
Çölü
ile birleşir.
2.4. Volkanik Şekiller
Orta Doğu dünyada karakteristik bir volkanizma bölgesi olmasına ve bölgede genç volkan
konilerinin varlığına rağmen, günümüzde hiçbir volkan faaliyette değildir. Buna karşılık
Ara Bölge volkanizma bakımından çok karakteristik bir bölümdür. Batıda, Türkiye’nin Ege
Bölgesi’nde yeni volkanların meydana getirdiği şekiller Kula’da ve Aşağı Gediz Vadisi’nde
yer alır. İç Anadolu’nun güney bölümünde de özellikle genç volkanlar karakteristiktir;
volkanik bölge Karapınar yöresinden kuzeydoğuya doğru şekil değiştirerek devam eder ve
bu noktadan itibaren Karacadağ, Hasan Dağı, Melendiz Dağı ve Erciyes Dağı gibi volkan
konileri ortaya çıkar. Bununla birlikte, Türkiye’nin volkanizma
bakımından en zengin bölgesi kuşkusuz Doğu Anadolu’dur. Bu bölgede volkanizmanın
hayli eski bir tarihi vardır ve bölgenin topografyasında önemli bir yeri olan Büyük Ağrı,
Küçük Ağrı, Süphan, Nemrut ve Tendürek dağları bu faaliyetlerin eseridir.
3. ÇEVRESEL TEMELLER (DEVAM)
Orta Doğu’da Arap Platosu dışında çok geniş sahaları kaplayan iklim bölgelerinden söz
etmek pek mümkün değildir.
3.1.İklim Koşulları
Bölgenin iklimini etkileyen faktörlerin başında, coğrafi konumu gelmektedir. Orta
Doğu 13-42
0 kuzey enlemleri arasında yer alır. Bu konumu bölgenin birbirinden tümüyle
farklı iki sıcaklık kuşağı arasında bulunmasına neden olmaktadır; güneyi hiç kışı olmayan
sıcak kuşağın sınırları içinde kalırken, kuzey kısmı dört mevsimin de belirgin olduğu
ılıman kuşağın sınırları içindedir Orta Doğu üç kuşak -”Ilıman Kuşak”, “Sıcak Kuşak” ve
“Subtropikal Kuşak”- dilimlere bölünmektedir. Fakat bu kuşaklar bölgenin morfolojik
yapısı, özellikle yükselti nedeniyle çok düzenli değildir.
3.1.1.Sıcaklık
Orta Doğu’nun çeşitli bölümleri arasındaki sıcaklık farklılıkları yalnızca yükselti
farklılıklarına bağlı değildir. Bölgenin en kuzeyi ile en güneyi arasındaki 3.200 km’lik
mesafe, ekvatora ve denizlere olan uzaklık ya da yakınlık, çeşitli relief şekilleri, deniz
akıntıları, basınç ve rüzgârlardaki farklılıklar nedeniyle, sıcaklık her yerde aynı değildir. En
düşük sıcaklık Türkiye’de
Karaköse’de -430C olarak kaydedilmiştir. Orta Doğu’da en
sıcak ve en soğuk ay ortalamaları arasındaki en yüksek farka
Türkiye ile İran arasında
rastlanmaktadır.
3.1.2. Basınç ve Rüzgârlar
Kuzeydoğudaki “Sibirya Yüksek Basınç Alanı” ile güneybatıdaki “Azor Antisiklonu”
Orta Doğu Bölgesi’nin atmosfer basıncını tayin etmektedir. Kış mevsiminde kuzey yönlü
soğuk rüzgârlar hâkimdir. İlkbaharda bölgenin büyük bir kısmında güney rüzgârları eser

ve Mayıs’tan itibaren yerlerini kuzey rüzgârlarına bırakırlar. Yaz mevsiminde ise Atlas
Okyanusu’ndan gelen yüksek basınç ile Basra Körfezi’ndeki alçak basınç birleşirler;
böylece rüzgârlar genel olarak kuzey yönlü eserler.
3.1.3. Yağış
Orta Doğu yağış şartları bakımından gerçekten bir geçiş sahasında yer almaktadır. Çünkü
bölge kuzeyde Ilıman Kuşak’ın nemli iklim tipinin etkisi altında bulunmakta, buna karşılık
güneyi tümüyle yağışsız bir bölüm içinde yer almaktadır. Bu iki farklı kuşak arasında da,
Orta Doğu yılın belirli bir kısmında yağış almaktadır. Bunun dışında kalan sahalar tümüyle
yağıştan yoksundurlar. Böylece, Orta Doğu, yılın yarısında kurak, geri kalan kısmında da
nemli ile yarı-kurak bir karaktere sahip olmaktadır.
Orta Doğu’da basınç sistemlerinin yapısı, dağların bir engel rolü oynamaları, denizlere
uzaklık ya da yakınlık gibi nedenlerle, yağış şartları çok farklıdır. Yağış miktarında ise
büyük bir tekdüzelik göze çarpar. Bununla birlikte, genelde yağışların miktarının ve
süresinin güneye doğru gittikçe azaldığı söylenebilir.
3.2. Topraklar
Orta Doğu’da topraklar klimatik faktörlerin, litolojik yapının ve doğal bitki örtüsünün
gösterdiği bölgesel farklılıklara göre çeşitli gruplara ayrılmaktadırlar. Bu bakımdan genel
olarak zonal, azonal ve intrazonal topraklar olarak üç grupta ele alınabilirler.
Zonal topraklar bölgede yaygındırlar; özellikle Yüksek Saha olarak adlandırılan
bölümde ormanlarla kaplı dağlık alanlarda ve bitki örtüsünün yoğun olduğu nemli
kısımlarda geniş alanlar kaplarlar. Azonal topraklar Orta Doğu’da alüvyal, hidromorfik
alüvyal, tuzlu alüvyal ve kumullar olarak görülmektedirler. Bölgede en yaygın olarak Ara
Bölge’de Mezapotamya’da Dicle ve Fırat akarsularının bulunduğu sahada, Basra
Körfezi’nin kuzey kıyılarında, Yüksek Saha’da büyük akarsuların deltalarında (Yeşilırmak,
Kızılırmak, Bafra, Çarşamba, Ceyhan, Seyhan ve Adana ovalarında), oluk şekilli vadiler ile
alçak depresyon tabanlarında ve bazı göllerin (Manyas, Ulubat, Akşehir, Tuz ve Urmiye)
çevrelerinde görülürler.
Anakaya, jeomorfolojik yapı ve drenaj koşullarına bağlı olarak gelişme gösteren
intrazonal topraklar, Orta Doğu’da kahverengi orman toprakları, grumusoller, rendzinalar
ve solonçaklar halinde ortaya çıkarlar.
3.3. Bitki Örtüsü
Orta Doğu’da başlıcalarını iklim, toprak, jeomorfolojik yapı ve beşerî yapının
oluşturduğu çeşitli ortam koşulları doğal bitki örtüsü yönünden pek elverişli değildir. Orta
Doğu’da bölgede orman alt sınırı
1.800 m, orman üst sınırı ise 2.100 m. kadardır.
Orta Doğu’da doğal bitki örtüsünde görülen faklılıklara göre çeşitli bölgeler
ayrılabilmektedir:
1-Nemli ve subtropikal ormanlar sahası
: Bu tür ormanlar özellikle bölgenin
kuzeyinde Karadeniz kıyılarında, Kafkaslar ve Elbruzlar üzerinde dikkati çekerler.
2-Çöl sahalarının bitki örtüsü: Orta Doğu’da sıcak-kurak çöl sahaları kendilerini bitki
örtüsünden büyük ölçüde yoksun oluşları ile belli ederler. Bölgede bu tür sahalarla
özellikle Arabistan Yarımadası’nın tamamı ile Ürdün ve Irak’ta karşılaşılır.
3-Step bitki örtüsü: Orta Doğu’da step sahalarının geniş yayılış gösterdiği sahalar
Yüksek Saha (İç ve Doğu Anadolu’nun yüksek platoları, Güney Kafkasya,
Azerbaycan, Ermenistan platoların, İran) ve Ara Bölge (Yukarı ve Aşağı
Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu, Orta Suriye)’dir.
4-Akdeniz âleminin bitki örtüsü:
Orta Doğu’da gerçek Akdeniz iklimi ile değişikliğe
uğramış tiplerinin görüldüğü alanlarda, genelde sahil kesimlerinde ve yaklaşık 700 m’ye
kadar olan yamaçlar üzerinde maki türleri ile karşılaşılır.. Başlıcalarını bazı meşe türleri,
delice, harnup, sakız, zakkum, erguvan, defne, katırtırnağı, menengiç, sandal, kocayemiş
ve akçakesme oluşturur.
4. ÇEVRESEL TEMELLER (DEVAM)
4.1. Akarsular
Orta Doğu’da akarsu şebekesi bölgenin her yerinde aynı özelliklere sahip bulunmaz.
Başta topografya ve iklim faktörleri nedeniyle, oluşumu, verimi ve yoğunluğu bölümden
bölüme farklılık göstermektedir.
Orta Doğu’da coğrafi konum, yağışların yılın belirli devresinde toplanması ve
morfolojik özellikler nedeniyle üç farklı drenaj şebekesi ayırt edilmektedir:
1-Ekzoreik (Denize Akışı Olan) Sahaların Drenaj Şebekesi:
Orta Doğu’da denize
ulaşabilen akarsu şebekesi özellikle Yüksek Saha’da yoğundur. Ekzoreik sahalardaki basit
akarsular
İngur, Kura, Değirmendere, Kızıldere, İkizdere, Dalaman, Aksu,
Köprüsu, Manavgat’tır.
Orta Doğu’da kompleks akarsu şebekesinin en karakteristik
örneği olan akarsular ise
Fırat ve Dicle’dir.
2-Andoreik (Denize Kesintili Olarak Akışı Olan) Sahaların Drenaj Şebekesi: Orta
Doğu’da andoreik havzalar genellikle Yüksek Saha’nın iç kısımları ile Doğu Akdeniz kıyı
bölgesindeki Gor Çukuru sahasında yer alır. Orta Doğu’da andoreik havzaların en iyi
örneklerine
Merkezi İran’da rastlanır.
3-Areik (Dışarıya Akışı Olmayan) Sahaların Vadi Şebekesi:
Orta Doğu’da Areik (Dışarıya akışı olmayan) sahaların vadi şebekesi, genellikle Arap
Platosu’nda
yer alır.
4.1.1. Başlıca Akarsulardan Örnekler
Fırat ve Dicle nehirleri “Büyük Mezopotamya Ovası’nın yapıcıları” olarak
anılmaktadırlar. Bilindiği gibi, Mezopotamya, Güneydoğu Toroslarla Zağros Dağları’nın
güneydoğu bölümünde yer alan çok geniş bir vadi oluğudur. Kuzeyde Doğu Anadolu ile
doğuda Zağros Dağları’nın bol sularını taşıyan Fırat ve Dicle nehirleri, bu büyük ve verimli
bölgenin oluşumunda başrolü oynamışlardır. Bu iki nehir, Aşağı Mezopotamya’da
birleşerek Şattül-Arab Nehri’ni meydana getirmektedirler. Orta Doğu’da, kuzeyde
Maraş’tan başlayıp güneyde Akabe Körfezi’ne kadar uzanan büyük tektonik depresyonun
içinde akarsular
Ürdün, Litani, Asi’dir.
Ürdün (diğer adı Şeria) Nehri, 251 km uzunluğundadır. Hermon Dağı’nın karlı
tepelerinden doğar. Ürdün Nehri’nin en önemli kolu Yarmuk (Yermuk) olup, 106 km
uzunluktadır.
4.2. Göller
Orta Doğu’da göller bakımından zengin olan bölge Yüksek Saha’dır. Yüksek Saha’da,
Türkiye sınırları dâhilinde, oldukça fazla sayıda göl (Van Gölü, Tuz Gölü, Beyşehir ve
Eğridir gölleri gibi) bulunmaktadır. Irak’ta çok sayıda göl bulunmasına rağmen, tam bir
göl özelliği göstermezler. Ülkenin en büyük gölü, Şattülarap suyolu ile Fırat Nehri
arasındaki Hürülhammar Gölü’dür. İran’daki en önemli göl Urumiye Gölü’dür. Lut Gölü
(Ölü Deniz) yalnızca Orta Doğu’nun değil dünyanın da en ilginç göllerinden birisidir,
dünyanın deniz seviyesinden en alçak gölü olma özelliğini taşımaktadır. Ürdün Nehri
kuzeyden göle girer. Doğu yakasındaki El-Lisan Yarımadası, gölü iki havzaya ayırmaktadır.
4. 3. Yer Altı Suları
Orta Doğu topraklarının yaklaşık %80’i periyodik ya da mutlak kuraklığın hüküm
sürdüğü alanların içinde kalmaktadır. Bu nedenle, yüzyıllardır yer altı suları ile yakın bir
ilişki kurarak pınarlardan yararlanma, kuyular açma, akarsular önünde barajlar yapma
gibi çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Orta Doğu’da, yer altı suyunu yüzeye ulaştıran dikey kuyular yanında, bu bölgeye
özgü yatay kuyular sistemi ayrı bir özellik taşımaktadır. Bu sisteme, bölgenin çeşitli
yerlerinde farklı isimlerle tanınmakla birlikte, bir bütün olarak kehriz denilmektedir. Orta
Doğu’da doğan ve en az 2000 yıllık bir geçmişi olan Kehriz Sistemi, başta İran olmak
üzere, Doğu Anadolu, Irak, Suriye, Ürdün ve Arabistan’da mevcuttur. İran ve Doğu
Anadolu’da “Kehriz” ya da “Kanat”, Arabistan’da “Kanat”, Güney Arabistan’da “Falec”
olarak adlandırılan bu sistem, büyük olasılıkla bu bölgelere İran’dan gelmiştir.
5. NÜFUS VE YERLEŞME
5.1. Nüfus
5.1.1.Nüfusun Dağılışı ve Yoğunluğu
ORTA DOĞU ÜLKELERİ VE BAŞKENTLERİ
Orta Doğu’da nüfusun yoğunlaştığı alanlar Yüksek Saha ve Ara Bölge’dir. Orta
Doğu’da nüfus yoğunluğunun (kilometrekare/nüfus) en düşük değerde olduğu
Suudi Arabistan, nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu ülke ise Bahreyn’dir.
Orta Doğu’nun en çok nüfuslu ülkesi İran, en az nüfuslu ülkesi ise Bahreyn’dir.
5.1.2. Etnik ve Kültürel Özellikler
Orta Doğu’da dinsel, dilsel ve etnik azınlıklar bir mozaik oluşturmaktadır. Dinsel
farklılıklar, bu “kutsal topraklarda” doğmuş üç büyük dünya dininin -İslamiyet, Hristiyanlık
ve Yahudilik- mirasıdır. Orta Doğu’da Arapça,
Suriye, Ürdün, Lübnan, Irak,
Arabistan’da
egemen dildir. İsrail’in ulusal dili ise İbranice’dir.
5.2. Yerleşme
Araştırmalar, bölgede ilk şehirsel yerleşmelerin 6.000 yıl kadar önce kale, pazar ya da
vaha şehirleri olarak kurulduklarını göstermektedir. Orta Doğu’da daha 30-40 yıl önce
nüfusun büyük kısmı -yaklaşık % 85’i- kırlarda yaşamaktaydı; şehirsel nüfusun payı %
15’i güçlükle buluyordu. Son 35-40 yıldan beri bu durum büyük ölçüde değişmiştir;
günümüzde bölge nüfusunun % 55’i şehirlerde yaşamaktadır. Fakat bu genel
değerlendirmenin dışında, bazı ülkelerde şehirlerde yaşayan nüfusun toplam nüfus
içindeki payı % 80’in -hatta İsrail’de % 90’ın ve Kuveyt’te % 95’inüzerindedir.
BAHREYN MANAMA

IRAK
İRAN
İSRAİL
ÜRDÜN
KUVEYT
LÜBNAN
BAĞDAT
TAHRAN
TEL AVİV
AMMAN
KUVEYT CİTY
BEYRUT
UMMAN MUSKAT
KATAR
S. ARABİSTAN
SURİYE
YEMEN
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
FİLİSTİN TOPRAKLARI
DOHA
RİYAD
ŞAM
SANA
ABU DABİ
KUDÜS


5.2.1. Geleneksel Orta Doğu
Orta Doğu’nun beşerî coğrafyası, çok yakın zamanlara kadar “ekolojik üçleme” olarak
adlandırılan hücresel bir yerleşme sistemiyle karakterize ediliyordu. Yaşamın ve
landscape’in bu örgütlenmesi, üç farklı topluluk arasında etkileşimleri kapsıyordu: şehir,
köy ve kabile.
5.2.1.1. Geleneksel Orta Doğu Şehri
Orta Doğu şehirlerinde birkaç özellik sürekli olarak görülmekteydi:
(1)şehir planlarında ve mimaride, surların ve güvenliğin önemle vurgulanması
(2)merkezin bir cami-çarşı kompleksine ayrılması
(3)mekânın, kimilerinde etnik, kimilerinde mesleki ya da kimilerinde dinsel birliğin varlığı
ile yarı-özerk konut alanları şeklinde organizasyonu.
5.2.1.2. Orta Doğu Köyü
Köyler Orta Doğu’da toplumun ekonomik temelleriydiler. Nüfusun % 70-80 kadarı
küçük, kırsal tarımsal toplumlar halinde yaşıyordu. Yoğun kırsal nüfus Akdeniz, Karadeniz
ve Hazar Deniz kıyılarında, Mümbit Hilal’in kış yağışlarının suyu sağladığı yüksek
alanlarında ve bölgenin nehir vadilerinde yer almaktaydı. Orta Doğu’da yalnızca en
yüksek dağlık bölgeler ve büyük çöllerin çekirdek alanları -Suudi Arabistan’da Rub-ül Hali,
Suriye çölü ve İran platosunun çorak bölgeleri- kırsal nüfus tarafından yerleşilmemişti.
5.2.1.3. Orta Doğu’nun Göçebeleri
20. yüzyıla kadar, Orta Doğu’da başlıca nüfus merkezlerini ayıran dağ sıraları ve
çöller üzerinden geçen ticaret yolları yaklaşık 5 milyon göçebenin kontrolü altındaydı. Bu
göçebelerin alanları Arabistan Yarımadası’nı, Levant’ı1, kuzeydeki yüksek alanların
dağlarını kapsıyordu. En büyüklerini Arabistan ve Suriye çöllerinin Bedevileri ile Anadolu
ve İran’ın dağlarında ve platolarında dolaşan çeşitli (Bahtiyariler, Beluchiler, İran’ın
güneyinde yaşayanlar) topluluklar oluşturuyordu.
Orta Doğu’da uygulandığı gibi göçebe hayvancılık üç genel tip halinde
örgütlenmişti:
(1)
Yatay yer değiştirme, otlak aramak için uzun mesafelerde hayvan sürülerinin
periyodik hareketi
(2)Dikey yer değiştirme, alçak ve yüksek alanlar arasında koyun ve keçi sürülerinin
mevsimlik hareketi

(3)Yarı-göçebecilik, yerleşik tarımsal toplumların kenarlarında hayvan sürülerinin
güdülmesinin ve ekip-biçme faaliyetlerinin bir bileşimi
Kuzeydeki Yüksek Saha’nın dağlık ve platoluk alanlarında,
Transhumance (dikey
göçebe hayvancılık
) yıl boyunca otlatmaya ya da sürekli tarıma uygun olmayan
mevsimlik otlaklarda /çayırlarda yapılıyordu.
5.2.2. Modern Orta Doğu
1-Modern Orta Doğu Şehri büyüklük, yapı ve fonksiyon bakımından geçmişin İslam
şehirlerinden farklıdır.
2-Köyde Değişim, birçok ülkede tarımsal büyüme nüfus artışıyla aynı oranda
gerçekleşmemesine rağmen, arazi reformu ve tarımsal gelişme programlarıyla teşvik
edilmiştir.
3-Orta Doğu’da Göçebelerin Yerleştirilmesi hemen hemen her devletin hükümetleri
tarafından kasıtlı olarak desteklenmiştir.
5.2.2.1. Modern OrtaDoğu Şehri
Tarihi açıdan, Orta Doğu şehirleri, Eski Dünya’yı çaprazlamasına geçen kıtasal ticaret
yollarının bağlantı noktalarında yer alan uluslararası ticaret merkezleriydiler. En büyük
şehirler iç kısımlarda yer alıyorlardı. Çoğu -Şam, Halep, Yezd ve Kirman- çöllerin
kenarlarındaki antrepolardı. Diğerleri, örneğin Kahire ve Bağdat gibiler, her şeyden önce
dinsel ve idari fonksiyonlar üstlenmişlerdi. Daha küçük şehirler, başlıca merkezler
arasındaki kervan yolları boyunca tespih taneleri gibi dizilmişlerdi.
Birçok Orta Doğu ülkesinde, nüfusun 1/3’ünden fazlası şehirsel merkezlerde
Yaşamaktadır. Orta doğu’da şehirsel büyümenin altını iki faktör çizer: (1)düşen ölüm
oranları nedeniyle tüm bölgede nüfusun iki katına çıkması, (2)kırlardan köylülerin ve
göçebelerin göçü. Artan istekler ve sınırlı eğitim seviyeleri, doğum oranlarının % 35-50
gibi yüksek oranlarda kalmasına neden olmuştur. Bölge genelinde nüfus yılda % 3’e yakın
bir oranda artmaktadır.
6. YERLEŞME VE GÖÇLER
6.1. Yerleşme
6.1.1.1. Köylerde Değişim
Orta Doğu ülkelerinde ekonomik ve sosyal gelişme programlarının gelişmesi
yönündeki ortak hedefler şunlardır:
(1)
Arazi reformu ve arazi dağıtımının kurumlaşması
(2)Ekili alanın genişlemesi
(3)Göçebelerin yerleştirilmesi
Orta Doğu köylerinde köylülerin çoğunun yaşam standartlarının düşük ve yoksulluğun
yaygın olmasının üç nedeni vardır: Birincisi, birçok ülkede, topraklarının başında
bulunmayan arazi sahipleri hem ekili arazi hem de sermaye üzerinde bir monopol
oluşturmuşlardır. İkincisi, koloniyal yönetim boyunca, (Lübnan’ın çeşitli parçaları ve
Filistin’deki bazı yerleşmeler dışında) köylere yalnızca birkaç yeni tarımsal teknik
tanıtılmıştır. Üçüncüsü, düşük yağış ve engebeli arazi nedeniyle, Orta Doğu’nun tarımsal
temeli son derece sınırlıdır.
Orta Doğu’da toplam arazilerinin 1/5’inden fazlasını ekip biçen ülkeler
Türkiye, Suriye,
İsrail, Lübnan’dır.
Ekonomik gelişme ve planlama ile tanımlanan 40 yıldan sonra Orta
Doğu’da kırlarda gelir seviyesi hâlâ düşüktür.
Kuveyt, Lübnan, İsrail, İran, Irak,
Körfez ülkeleri
bu gruba dahil değildir.
6.1.1.2. Göçebelerin Yerleştirilmesi
İran’ın ve Türkiye’nin dağlarında ve platolarındaki, Zağros ve Kafkas dağlarındaki göçebe
toplulukların göç kalıplarını bozuldu ve çoğu yerleşik yaşama (örneğin İran’da
kuzeydoğudaki topraklara) geçirildiler. İsrail, Suriye ve Ürdün’de, göçebe gruplar Araplar
ve İsrailliler arasında sürmekte olan savaş nedeniyle dağıldılar. oluşturduğu Suudi
Arabistan’da
hicret adı verilen, yeni kurulan vaha yerleşmelerinin sayısı günümüzde
200’ün üzerindedir. Ayrıca, Riyad’ın çevresinde 10.000 kadar daha göçebenin
yerleştirilmesi için planlar da yapılmaktadır; bu projeler toprağı tutmak ve kumulların
ilerlemelerini önlemek için 600.000 kadar ılgın ağacının ekilmesini gerektirmektedir.
6.2.Göçler
Orta Doğu’da göçler bölgeden dışarıya yönelenler, diğer bölge ve ülkelerden bölgeye olan
göçler ve bölge içi göçler olmak üzere üç grupta toplanmaktadır:

1- Orta Doğu’dan Dışarıya Olan Göçler: Bu tür göçlerde en önemli özellik, büyük
ölçüde Arap Yarımadası’nın güneyinde yer alan ülkelerle Akdeniz’e kıyısı olan ara bölge
ülkelerinin katılmalarıdır. Arap Yarımadası’nın güney kıyılarında yaşayanların Afrika’nın
doğu kıyılarına, Asya’nın güney ve güneydoğusundaki kıyılar ile bu kıyıların önündeki
adalara göçleri dikkat çekicidir. Fakat ilginç olan bir özellik, göçe yalnızca geçim zorluğu
çekenlerin değil zengin ve iş sahibi olanların da katılmalarıdır. Bu kişiler özellikle
Güneydoğu Asya’da Malezya’ya, başta Cava Adası olmak üzere Endonezya’ya, Singapur’a
ve Hindistan’da büyük işletmeler kurarak ticaret yapmaktadırlar. Ayrıca Suudi Arabistan
ile Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez Ülkeleri’nden de zengin
iş adamlarının çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşadıkları ve ticaret yaptıkları bilinmektedir.
2- Dış Ülkelerden Orta Doğu’ya Göçler: Bu tür göçler 19. yüzyılda başlamışlardır ve
çoğunlukla siyasi gelişmeler ve zorlamaların neden olduğu yer değiştirmeler
şeklindedirler. Özellikle Yüksek Saha ülkelerinde, Balkan Ülkeleri-Türkiye, Kafkas ÜlkeleriTürkiye ve Kafkas Ülkeleri-İran arasında dikkat çekerler. 1878 Osmanlı-Rus Savaşı
sonrasında başta Çerkezler, Abazalar, Tatarlar olmak üzere Kafkaslar’daki ve Kırım’daki
Türkler yaşadıkları yerleri terk ederek çeşitli yollardan Türkiye’ye gelmişlerdir. Ayrıca
Balkan ülkelerinden de göçler olmuştur.
3- Bölge İçi Göçler: Başlangıcı 20. yüzyılın ikinci ayrısına dayanan bu tür göçler içinde
en önemlileri Dürzilerin Lübnan’dan Suriye’ye göçleri, Kıbrıs’tan Türkiye’ye göçler,
Ermenilerin Türkiye’den Suriye ve Lübnan’a göçleri, Filistin topraklarından çeşitli Arap
ülkelerine göçler ve Basra Körfezi kıyılarında petrolün bulunmasıyla Kuveyt, Katar,
Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne olan göçler olarak kabul edilmektedir.
7. EKONOMİK FAALİYETLER
7.1. Tarım
Orta Doğu’da temel geçim faaliyetlerini tarım oluşturur. Orta Doğu, bölge nüfusunun
geçiminin
% 65’ini tarımdan karşılar. Orta Doğu’nun kuzeyinde tarımsal faaliyetin alanını
daraltan ve sınırlarını çizen coğrafi faktör
relief, Orta Doğu’nun güneyinde tarımsal
faaliyetin alanını daraltan ve sınırlarını çizen coğrafi faktör
klimatik faktörlerdir.
Orta Doğu ülkeleri içinde Lübnan, Türkiye ve İsrail’de ekili-dikili alanın ülke toplam alanı
içindeki payı nispeten yüksektir. Orta Doğu çiftçisi çok eski tarihlerden beri kurak
bölgelere özgü bir sistem geliştirmiştir, kuru tarım sisteminde
iki yılın yağışı toplanır.
Toplam tarımsal arazinin yalnızca ortalama %15’i sulanabilir durumdadır. Günümüzde
tarımsal arazisi içinde sulanan arazinin oranı Azerbaycan, Irak, İsrail ve Lübnan gibi
ülkelerde yüksektir. Orta Doğu’da tarımsal arazi içinde sulanan arazinin payının en düşük
olduğu ülke ise
Suudi Arabistan’dır.
7.2. Hayvancılık
Hayvancılılık Orta Doğu’da tarihin en eski devirlerinden beri yapılan köklü bir
faaliyettir. Göçebe hayvancılık önceleri Doğu Anadolu’nun yüksek platoları ile
Mezopotamya, Arabistan Yarımadası’nın kuzeyi ve Suriye arasında değişik etnik gruplar
tarafından yapılmıştır. Modern hayvancılık faaliyetleri yakın zamanlarda, özellikle Yüksek
Saha’daki ülkelerin büyük şehirlerinin çevrelerinde yoğun nüfusun et ve diğer hayvansal
ürünler ihtiyacının karşılanması amacıyla çeşitli büyüklüklerdeki kombinaların,
mandıraların ve kümes hayvanları çiftliklerinin kurulmalarıyla başlamıştır. Türkiye’de
Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde (İstanbul, İzmir, Ankara, Adana ve Mersin gibi
büyük şehirlerin çevrelerinde), İran’da (Tahran ve Tebriz çevrelerinde) ve İsrail’de yer
alan modern tesisler başlıca örnekleri oluştururlar.
7.3. Sanayi
Orta Doğu’da tarımsal faaliyete ve madenciliğe dayalı bir imalat sanayisinin varlığı
belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Hayvansal ürünler, zeytinyağı, şarap, halı-kilim ve
kumaş dokumacılığı, gülyağı, parfüm, seramik ve çeşitli tarım aletlerinin imalatına dayalı
bu faaliyetler özellikle Yüksek Saha ülkeleri ile Ara Bölge’de yoğunluk kazanmıştır.
Orta Doğu’da modern sanayi faaliyetlerinin geliştiği ve her geçen gün çeşitli sanayi
kuruluşlarının sayılarının arttığı ülkelerin başında Türkiye, İran ve İsrail gelir. Bu ülkelerde
gıda ve içki, hafif metal, şişe-cam, madencilik, kimya, mermer ve seramik, çimento,
elektrikli aletler, tekstil ve giyim, metalürji ve kâğıt gibi sanayi kollarının geliştiği
görülmektedir.
7.4. Madencilik
Orta Doğu’da ekonomik ve ticari değere sahip olan yer altı kaynakları (bakır, demir,
krom, kurşun, çinko, manganez, linyit, cıva, antimon, boraks ve kükürt gibi) genelde
Türkiye, İran ve Kıbrıs’ta bulunmaktadır. Bu kaynaklar içinde en bol rezervlere bakır
sahiptir. Bakır ilk olarak
Kıbrıs’ta keşfedilip işletilmeye başlanmıştır. Ortadoğu’da krom
ve linyit en fazla
Türkiye’de çıkartılır.
Ortadoğu, yer altı kaynakları bakımından asıl zenginliğini
petrole borçludur. Petrolün
bölgedeki varlığı, daha ilk çağda, bir söylentiye göre MÖ 5000 yıllarında bilinmekteydi.
Özellikle Ara
Bölge’de İran’da Huzistan’daki, Irak’ta Basra Körfezi kıyıları ile
Musul’daki, Suudi Arabistan’daki, körfez ülkelerinin kıyılarındaki ve Hazar Denizi
kıyılarında Bakü çevresindeki petrol havzaları büyük rezervlere sahiptir.
7.5. Balıkçılık
Bölgenin ekonomik coğrafyasında gelir kaynaklarının temelde kısıtlı olmasına
rağmen denizlere bu ilgisizliğin çeşitli nedenleri vardır:

(1)Bölgeyi çevreleyen denizlerin büyük bölümlerinde balık azdır; çoğu küçük koy ve
körfezlerde tutulur.
(2)Bölgenin birçok yerinde kıyılar oldukça düz, kıta şelfi de dardır.
(3)Çevrede yer alan denizler birbirlerinden çok ayrı ortamlara sahip olduklarından farklı
oşinografik özellikler gösterirler. Dolayısıyla bu denizlerdeki canlı hayatı ya da balık türleri
de farklılıklar göstermektedir.
Ortadoğu’da balıkçılık faaliyetlerinin genel özellikleri şunlardır:
Ege kıyılarında balıkçılık faaliyetleri geniş alanlarda ve yoğun olarak yapılmaz.
Akdeniz kıyılarında balıkçılık faaliyetleri, geniş alanlarda ve yoğun olarak yapılmaz.
Balıkçılık faaliyetlerinin ticari bakımdan en yoğun olarak yapıldığı alanlar
Karadeniz, Marmara Denizi, Boğazlar, Hazar ve Umman denizlerinin kıyılarıdır.
Marmara Denizi ve Boğazlar, Karadeniz ile Ege ve Akdeniz arasındaki geçiş yollarını
oluşturduklarından, belirli devrelerde balık akınına uğramaktadırlar.
Bölgeyi çevreleyen denizlerin büyük bölümlerinde balık azdır, çoğu küçük koy ve
körfezlerde tutulur.
Karadeniz, bir bütün olarak ele alındığında, çok sayıda büyük akarsuyun getirdiği
planktonlar bakımından oldukça zengindir.
Bu iç denizin kuzeyinde kış devresi daha soğuk olduğundan balıklar güneye
kaçmaktadır; dolayısıyla güney kıyılar balık türleri bakımından daha zengindir.
Son yıllarda kıyı ve dalyan balıkçılığı ile küçük koylarda yapılan havuzlarda suni
yemleme ile yapılan üretim faaliyetleri dikkat çekmektedir.
Neredeyse yok olmaya yüz tutmuş olan sünger avcılığı da bazı kesimlerde hâlâ
önemli bir uğraşıdır.
7.6. Ulaşım
Dünyanın ilk karayolu Persler tarafından inşa edilmiştir; Perslerin kraliyet başkenti Susa’yı
Lidya’ya bağlayan bu yol Kral Yolu (Râh-i Shâhi) olarak bilinmektedir. Orta Doğu’da
ulaşım tüm tarih boyunca dünyanın diğer bölgelerinden daha ucuz olmuştur. Bölgenin
büyük nehirleri (başta Fırat ve Dicle) yoğun nüfuslanmış alanları birbirine bağlamıştır.
Arap kökenli nüfusun yaygın olduğu yerlerde en önemli ulaşım aracı büyük ölçüde deve,
Pers dünyasında ise at olmuştur.
Bölgedeki ilk demiryollarından birisi 1881’de İran’da inşa edilmişti ve Tahran’ı Ray şehrine
bağlıyordu. 1883’e kadar yalnızca İran demiryollarına sahipti. İran, bağımsız olarak ve
tümüyle yerel sermaye ile 1930’larda kendi Trans-İran Demiryolu ağını inşa etmişti.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.